Albayın Ölümü

“Bazı ölümler sessizdir — ama yankısı yıllar sürer.”
“Gerçek, çoğu zaman sıradanlığa bürünür; ancak gözlemle, en ince ayrıntıda kendini ele verir.”
— Sir Arthur Conan Doyle
Saygıdeğer bir albay, ıssız malikanesinde ölü bulunur. İlk bakışta doğal bir ölüm gibidir — lakin yüzündeki dehşet ifadesi, odada açık bırakılmış bir pencere ve zamanla yarışan bir vasiyet… Bunlar Sherlock Holmes’un şüphe duyması için yeterlidir.
İngiltere’nin kırsalında geçen bu sarsıcı olayda, Holmes ve sadık dostu Dr. Watson, savaş geçmişine gömülmüş bir sırrın peşine düşer. Unvanlar, nişanlar ve eski cephe hatıraları arasında gizlenmiş bir gerçeği ortaya çıkarmak kolay değildir. Çünkü bu ölüm, sadece bir adamın sonu değil, yıllar önce işlenen bir adaletin sessiz çığlığıdır.
Albayın Ölümü, Sir Arthur Conan Doyle’un kaleminden dökülen, vicdanla mantığın çatıştığı, suçun ve kefaretin ince ince işlendiği bir vakadır. Okuru, sisli İngiliz sabahlarında, sessiz mezar taşlarının ardında gizlenen hakikate davet eder.
Her ipucu, yeni bir soruya gebedir. Ve Holmes, nihayetinde yalnızca gerçeğin değil, vicdanın da izini sürmek zorundadır.