* Yemyeşil bahçedeki baharın müjdecileri papatyalar, yeşil ve sarı renkleriyle bezenmiş kocaman bir halı gibiydi. Kızıl renkli gelincikler, sanki dudağına ruj sürmüş güzel bir kadının kendisine gülümsemesini anımsatıyordu. Bir süre hiç kımıldamadan bu doğa mucizesini seyretti.
***
* Artık sessiz sessiz ağlamaya başlamıştı. Elleri, ayakları titriyordu. Hiçbir şey düşünemeyecek durumaydı şimdi. Elindeki zarfı bir kenara attı ve küçük masanın yanına oturup dizlerini göğsüne çekti. İki kolunu dizlerine dolayıp başını dizlerinin arasına dayadı ve uzun bir süre öylece kaldı orada.
***
* Ayrıl
Tükendi
Gelince Haber Ver* Yemyeşil bahçedeki baharın müjdecileri papatyalar, yeşil ve sarı renkleriyle bezenmiş kocaman bir halı gibiydi. Kızıl renkli gelincikler, sanki dudağına ruj sürmüş güzel bir kadının kendisine gülümsemesini anımsatıyordu. Bir süre hiç kımıldamadan bu doğa mucizesini seyretti.
***
* Artık sessiz sessiz ağlamaya başlamıştı. Elleri, ayakları titriyordu. Hiçbir şey düşünemeyecek durumaydı şimdi. Elindeki zarfı bir kenara attı ve küçük masanın yanına oturup dizlerini göğsüne çekti. İki kolunu dizlerine dolayıp başını dizlerinin arasına dayadı ve uzun bir süre öylece kaldı orada.
***
* Ayrılığı, hasreti ve özlemi bir arada taşıyan bu vapur düdükleri martıların seslerine karışır dururdu. Hele evlerin balkonlarına kadar gelen martıların neşeli çığlıkları hiç de rahatsız etmiyordu çevre sakinlerini. Onlar da balkonlarda kendilerine verilen ekmek kırıklarından oluşan yemler için sanki hep birlikte teşekkür ederlerdi attıkları çığlıklarla.
***
* Zaman zaman ellerinin birleştiği anlarda lokantanın ışıklarıyla hafifçe aydınlanan denizin, bir devin nefes alış verişi gibi kabarıp inmesini büyük bir zevkle izliyorlardı. İskeleyle vapur arasına sıkışıp kalan deniz, özgürlüğüne kavuşmak istercesine çırpınmaktaydı sanki...