Ortodoksluğun ve Hellencenin hâkim olduğu, kendini her zaman “gerçek Roma” olarak kabul etmiş bir devletin sınırları içinde yaşamakta olan Bizans Yahudilerinin kültürel kimliklerinin dayandığı temel kaynaklar: Musa Yasaları ve diğer kutsal metinlerle belirlenen dinsel gelenek, Hellenistik Kültür ve Roma hukuku tarafından belirlenen kamusal kimlikti. Bizans Yahudileri kendi hanelerinde veya komünyon sınırları içinde Musa yasalarına: genel kamusal hayatta ise Roma hukukuna bağlı, Hellence konuşan veya Hellenceye aşina topluluklar halinde yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Başka bir deyişle “Hellenize olmuş” Yahudilerdi. Bi
Tükendi
Gelince Haber VerOrtodoksluğun ve Hellencenin hâkim olduğu, kendini her zaman “gerçek Roma” olarak kabul etmiş bir devletin sınırları içinde yaşamakta olan Bizans Yahudilerinin kültürel kimliklerinin dayandığı temel kaynaklar: Musa Yasaları ve diğer kutsal metinlerle belirlenen dinsel gelenek, Hellenistik Kültür ve Roma hukuku tarafından belirlenen kamusal kimlikti. Bizans Yahudileri kendi hanelerinde veya komünyon sınırları içinde Musa yasalarına: genel kamusal hayatta ise Roma hukukuna bağlı, Hellence konuşan veya Hellenceye aşina topluluklar halinde yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Başka bir deyişle “Hellenize olmuş” Yahudilerdi. Bizans Yahudileri, Roma artık bildikleri Roma olmasa da kendilerini Roma yurttaşları olarak görmeye devam etmişlerdi. Yaşadıkları tüm baskılara rağmen onlar sonuçta Romalıydılar. Ancak Doğu Akdeniz Yahudi toplumu, kendilerine kategorik olarak dinsel baskı uygulamamış olan pagan Roma İmparatorluğu`nun yerini, eskisinden oldukça farklı, yeni bir Roma’nın aldığının da farkındaydı. Theodosius’un (379-395) Hıristiyanlık dışındaki tüm inanç biçimlerini baskı altına alan kanunları sonucunda Yahudilerin yaşamı öylesine radikal boyutta bir değişim geçirmişti ki Yahudilerin artık bilindik bir “Roma’da” yaşamadıkları açık biçimde görülmekteydi. Bu bakımdan onların “Doğu Roma’da” değil, Hıristiyanlık tınısını yansıtan Bizans İmparatorluğu’nda yaşadığını ileri sürmemiz konuyu daha anlaşılır kılmaktadır. Sonuç olarak Bizanstinistlerin tam olarak başlangıç noktası belirleyemedikleri “Yeni Roma”, Yahudiler nazarında Constantinus’un (324-337) Hıristiyanlarla uzlaşması ile I.Theodosius’un (379-395) ayrımcı yasaları arasında bir dönemde doğmuştur, diyebiliriz. Bizans Yahudileri imparatorluk tarihi boyunca birbirini takip eden baskıcı ve hoşgörülü dönemler yaşadılar. Kimi dönem takibata uğradılar, kimi zaman ise saray hekimliği ve finansmanı onlara emanet edildi. Yahudiler, tüm pagan kültlerin kaybolduğu Ortodoks bir imparatorluk içindeki Hıristiyan olmayan en büyük grup olarak varlıklarını bin yıl boyunca sürdürmeyi başardılar. Bu çalışmada bu ilginç topluluğun bin yıla yayılan serüveni, arkeolojik, filolojik ve tarihi belgeler ışığında incelenmektedir.