“Mâlikî mezhebinin önde gelen âlimlerinden İbn Cüzey’in (v. 741) kaleme aldığı En-Nuru’l-Mübîn adlı bu eser, akaide dair yazılan Ebû Hanife’nin risaleleri, Tahâvî’nin ve Ömer en-Nesefî’nin risaleleri ile karşılaştırıldığında hacimce biraz daha geniş, konuları ele alış şekli bakımından ise kelâm-akaid arasında bir yerde durmaktadır. Müellifin, eserinin geniş kesimlere hitap etmesi gerekçesiyle olsa gerek konuları ele alırken kelâm ilmine ilişkin teknik terimlerden özellikle kaçındığı, bununla birlikte söz konusu birikimi bir şekilde günlük hayattan örneklerle anlaşılır bir yapıda s
Tükendi
Gelince Haber Ver“Mâlikî mezhebinin önde gelen âlimlerinden İbn Cüzey’in (v. 741) kaleme aldığı En-Nuru’l-Mübîn adlı bu eser, akaide dair yazılan Ebû Hanife’nin risaleleri, Tahâvî’nin ve Ömer en-Nesefî’nin risaleleri ile karşılaştırıldığında hacimce biraz daha geniş, konuları ele alış şekli bakımından ise kelâm-akaid arasında bir yerde durmaktadır. Müellifin, eserinin geniş kesimlere hitap etmesi gerekçesiyle olsa gerek konuları ele alırken kelâm ilmine ilişkin teknik terimlerden özellikle kaçındığı, bununla birlikte söz konusu birikimi bir şekilde günlük hayattan örneklerle anlaşılır bir yapıda sunmaya gayret ettiği görülür. Eserin kısa hacmine rağmen, konuların ele alınmasında sürekli bir biçimde aklî ve naklî delillere yer verilmesi, müellifin tek amacının akaide dair ezberlenecek bir metin ortaya koymaktan ziyade, her mü’minin ilk olarak bilmesi gereken temel inanç esaslarını, aynı zamanda delilleriyle birlikte öğrenmesini sağlayarak bir tür taklidî imandan tahkîkî imana kapı aralamaktır. İbn Cüzey, eserine yöneltilebilecek muhtemel itirazları bertaraf etmek adına naklî delilleri çoğu zaman Kur’an’dan örnekler ile ele almaktadır. Hadislere yer verdiği durumda ise bu hadislerin, ilim ehli nezdinde sıhhati kabul edilen hadisler olmasına özel önem göstermektedir.”