Müzik dinlemem ama film seyrederim, ne olursa. Bulduğum pirinç borulardan bir düzenek kurdum. Eski gözlüğümün bir camını mercek ettim. Kalan boşlukları bakır parçalar ve kil toprakla kapadım. Aydınlık gittiğinde, sobanın alevini makineme ışık edip, doğumumdan sonra çekilmiş ama benden fazla eskimiş, bozuk görüntülü filmlerimi seyrediyorum. Ses olsaydı da, o filmlerden çıkmazdı sanıyorum.
Genelinde mutlu bir insan sayılırdım ada öncesinde; adada hiç mutsuz değilim. Bir denge tutturdum, bir keyif yakaladım ve tabii huzur. Sessizce ve hareketsizce, geçmişimden kalanlarla yaşıyorum adada. Sessiz ve sakin, rüzgârı bile esmeyen adada. İnsanlara yakın ama insanlara uzak adada, adamda.
Ve uyuyorum.
Uyuyordum yani; ta ki O’na ka
Tükendi
Gelince Haber VerErkeğin Uykusu, aşkı ve ayrılığı bir erkeğin gözünden anlatırken, erkekliği sorgulayan, erkekleri sorgulatan bir kitap.
“Arkadaş kalalım şimdilik!” dedi.
Alea iacta est. (Olan oldu.)
Yer ikiye ayrıldı sanki, yok yok ayrıldı gerçekten. Sessiz bir yıkım, yok oluş gibi. Zelzele olmadı, fırtına çıkmadı, tu-fan başlamadı. Yer koptu tam ortamızdan. İncecik, cetvelle çizilmiş bir çatlak gibi başladı, hızlıca genişledi, derinleşti. İnsan yapısı gibiydi, doğal değil, öyle kaotik çizgileri olan kayalar görünmedi. Sanki beton dökülmüş gibi, dümdüz ve şakulünde koyu kahverengi, arada parlak açık kahverengi desenleri ile sonsuza giden bir yarık. İçinden yükselen sa¬rımtırak gri duman, cehennemin kükürt kokusunu taşıyordu sanki. Yarığın, O’nun kısmında kalan yarısında açığa çıkan zümrüt taşları, güneşin batışından kalan ışıkla son defa birer ikişer parladılar ve söndüler.
YAZAR HAKKINDA:
Levent Ökkeş Akış 1971’de Ankara’da doğdu.
Okul okudu, dil öğrendi.
Çok çalıştı, biraz dolaştı, sonra yerleşti.
Şimdi yerinde mutlu, dürtülmedikçe de uyanmıyor.