“Ben Prenses Harueme, Fujivara no Enyu ile şimdi Go-Sanjo dediğimiz imparatorun kızıyım. Daha önemlisi, yaşlıyım ve ölüyorum.”
Böyle başlıyor anlatmaya, hayatının büyük kısmını imparatorluk sarayında, kapalı kapılar ve paravanlar ardındaki küçücük bir dünyada geçirmiş olan Prenses Harueme. Kendi kaderine yön verememiş olan bu yaşlı kadın, kurmaca bile olsa başka birinin kaderini özgürce yönlendirmenin özlemiyle bir hikâye yazmaya koyuluyor.
“O halde neden anlatıyorum Kagaya-hime’nin hikâyesini? Dahası, neden kendi hayatımı anlamlandırmaya çalışıyorum, hangi olayla
Tükendi
Gelince Haber Ver“Ben Prenses Harueme, Fujivara no Enyu ile şimdi Go-Sanjo dediğimiz imparatorun kızıyım. Daha önemlisi, yaşlıyım ve ölüyorum.”
Böyle başlıyor anlatmaya, hayatının büyük kısmını imparatorluk sarayında, kapalı kapılar ve paravanlar ardındaki küçücük bir dünyada geçirmiş olan Prenses Harueme. Kendi kaderine yön verememiş olan bu yaşlı kadın, kurmaca bile olsa başka birinin kaderini özgürce yönlendirmenin özlemiyle bir hikâye yazmaya koyuluyor.
“O halde neden anlatıyorum Kagaya-hime’nin hikâyesini? Dahası, neden kendi hayatımı anlamlandırmaya çalışıyorum, hangi olayların tam olarak yazdığım gibi olduğunu, hangilerininse dilekler ya da pişmanlıklarca değiştirildiğini bile bilmezken? Çünkü elimizdeki tek şey hikâyeler ve hatıralar. Eskiden sahip olduğum şeyler, geçmişte sevdiğim insanlar – bunlar zihnimin sandıklarda sakladığı ve sıkıldıkça ya da yalnızlık çektikçe çıkardığı defterlerdeki mürekkep izlerinden ibaret. Bir şeyleri gerçek kılan, onları kaydetmek – başka hiçbir yere olmasa bile hafızamıza. Benim fudoki’m, hayatımla bire bir aynı uzunlukta. Fudoki’m olmadan ben bir hiçim, çünkü o ve ben aynı şeyiz.”