Yorum Yap
1110’ların isyan ateşinden 1340’ların yıkım rüzgârına… Silifke, Urfa’nın gölgesinden yükselen Ermeni kronikçisi Urfalı Matteos’un kaleminde Haçlı, Bizans, Selçuklu ve Memlûk ordularının kesiştiği bir sınır laboratuvarına dönüşür. Urfalı Matteos: Haçlı-Ermeni Çatışmasında Silifke; kroniğin el değmemiş satırlarını çeviri, dipnot ve haritalarla birleştirerek sekiz bölümde 60 000 kelimeyi aşan çarpıcı bir anlatı sunuyor. Göksu Vadisi’nde nöbet bekleyen Ermeni milisler, Antakya’dan yükselen Latin sancakları ve Bizans saray diplomasisinin ince hesapları&mdash
Tükendi
Gelince Haber Ver1110’ların isyan ateşinden 1340’ların yıkım rüzgârına… Silifke, Urfa’nın gölgesinden yükselen Ermeni kronikçisi Urfalı Matteos’un kaleminde Haçlı, Bizans, Selçuklu ve Memlûk ordularının kesiştiği bir sınır laboratuvarına dönüşür. Urfalı Matteos: Haçlı-Ermeni Çatışmasında Silifke; kroniğin el değmemiş satırlarını çeviri, dipnot ve haritalarla birleştirerek sekiz bölümde 60 000 kelimeyi aşan çarpıcı bir anlatı sunuyor. Göksu Vadisi’nde nöbet bekleyen Ermeni milisler, Antakya’dan yükselen Latin sancakları ve Bizans saray diplomasisinin ince hesapları—hepsi Silifke Kalesi’nin taş aralıklarında yankılanıyor. Bu kitap, Matthew of Edessa’nın tanıklığını modern arkeoloji verileri ve epigrafik bulgularla harmanlayarak, Silifke’yi “uç karakol” klişesinden çıkartıp Akdeniz jeopolitiğinin kilit düğümü olarak konumlandırıyor.
