Büyüklerin çocuklara neden kibar ve itaatkâr olmayı aşıladığını hiçbir zaman anlamamışımdır. Örnek bir evlat olsaydım ismim annemin ebeveynlerinin, ben doğmadan uzun süre önce ölen büyükanne Elsa ile büyükbaba Ervin’in mezarının hemen yanı başındaki bir mezar taşına kazınmış olurdu.
Anlatmaya başlıyor Mira... Buzdan kayıp nehri boyladığı gibi sırılsıklam kaldığı 1954 yılının kışını, yanı başındaki münzevi teyzesi Hana’yı...
Hana teyzem neredeyse hiç konuşmaz, öylece gözünü dikip bakmakla yetinirdi. Her zamanki tuhaflığıyla... Bakıyormuş da görmüyormuş gibi. Ruhu gitmiş de beden
Tükendi
Gelince Haber VerBeyaz bir sayfada renkli bir çember.
Çocuklar inceliyor teker teker.
Peki, bir çembere kaç hayal sığar?
Bu kitapta sınırsız hayal gücü ve yaratıcılık var.
Haydi, şimdi siz de çembere bakın, neler göreceksiniz neler!