Bu eser, cehaletin mazeret olamayacağını Kur’an ve Hadisler ışığında ortaya koymuş, ilmi bir çalışmadır.
Şüphesizdir ki günümüzde küfür, ifrat ve tefrit arasında çok bulanık bir durum arzetmektedir. Aslında bu, İman gerçeğinin çok iyi tespit edilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden küfür ve laiklik davetçileri, kendilerini bir takım paravanların arkasına saklayarak gizlenebilmişlerdir. Öyleki, bunların bayrak ve flamaları, İslam diyarı üzerinde rahatlıkla dalgalanır hale gelmiştir.
İslamın garipliğine paralel olarak, fitne ortalığı kaplamış durumdayken, tevhide sarılan tekfir, sünnete tabi olan bid’atç
Tükendi
Gelince Haber VerArtık öyle bir hale geldi ki MÜSLÜMAN, manasını bilmediği halde, gereği gibi amel etmediği halde şirkten uzaklaşmadığı halde dâhi, Kelime-i Şehadeti telaffuz eden kişi haline gelmiştir. İşte bu yanlış düşüncelerden dolayı yeryüzünü cehalet fırtınası kuşatmıştır. Her şeyin özü olan tevhid ilmi nerdeyse ortadan kalkmıştır. Görülen o ki; insanların çoğu kötülüklerden, emir ve yasaklardan habersiz halde yaşamaktadır. Farkında olarak ya da olmayarak kendilerini tehlikeye atmaktadırlar. Allah (cc) herkese, akıl, düşünme gücü, işitme ve görme duyuları, araştırma ve sorma imkânı ile bunları öğrenme fırsatı verdiği halde insanda cehaletine sığınarak kabul etmezse mazeret olamaz. Dolayısıyla bu kitapta "Cahilliğin bir mazeret olmayacağını, cehaletinden dolayı hata işleyen insanın özrünün kabul edilmeyeceğinin ve insanın sorumluluktan kurtulamayacağının cevapları" Kur’an ve hadis ışığında ortaya konulmuştur.