Bu kitap, “iyi” ile “kötü”nün nerede başladığını değil; bizim içimizde nasıl icat edildiğini soruyor. Bir yanda Nietzsche’nin sert aynası: erdem dediğimiz şey gerçekten yücelik mi, yoksa gücün dizginlenmiş hâli mi? Öte yanda Mevlânâ’nın derin sesi: insanın karanlığı bile dönüşebilir mi, merhamet bir zayıflık mı yoksa en yüksek cesaret mi? Sayfalar ilerledikçe okur, ahlâkın bir kanun gibi dışarıdan inmediğini; kimi zaman korkudan, kimi zaman kibirden, kimi zaman da sevginin ağır bedelinden doğduğunu hisseder.
“Kaynak” arıyorsan, bu metin sana tek bir adres vermiyor
Tükendi
Gelince Haber VerBu kitap, “iyi” ile “kötü”nün nerede başladığını değil; bizim içimizde nasıl icat edildiğini soruyor. Bir yanda Nietzsche’nin sert aynası: erdem dediğimiz şey gerçekten yücelik mi, yoksa gücün dizginlenmiş hâli mi? Öte yanda Mevlânâ’nın derin sesi: insanın karanlığı bile dönüşebilir mi, merhamet bir zayıflık mı yoksa en yüksek cesaret mi? Sayfalar ilerledikçe okur, ahlâkın bir kanun gibi dışarıdan inmediğini; kimi zaman korkudan, kimi zaman kibirden, kimi zaman da sevginin ağır bedelinden doğduğunu hisseder.
“Kaynak” arıyorsan, bu metin sana tek bir adres vermiyor: kendi vicdanını. Çünkü burada mesele kimin haklı olduğu değil; hangi soruyu sormadan yaşadığımız. İyi olmak, başkalarına zarar vermemek mi; yoksa kendini inkâr etmemek mi? Kötülük, bilerek can yakmak mı; yoksa sevgisizliğin sıradanlığı mı? Bu kitap, yanıt dağıtmak için değil—seni rahatsız edecek kadar dürüst sorular bırakmak için yazıldı.