Her taraf kıpkırmızı kana boyanırken. Salyalarını akıtan canavar ağır mı ağır bir taş gibi kendini ezerken. Cümlenin soğukluğu dinleyenleri buza kesmişken. Mahkeme salonunda çıt çıkmamıştır. Hâkimin bu zamana kadar önüne gelmiş en ilginç davanın son günüdür bu. Davayı ömrü yettiğince, torunlarına varana kadar anlatacaktır hâkim. Kahvesini höpürdetirken dinleyenleri şaşırtabilecek tuhaflıkta bir hikâyeye sahip olmak, ne talihtir ama! Hâkim keyfini çıkarmaktadır bu son cümlenin. Çünkü tokmağını vurmuştur masaya: “Karar verilmiştir.”
Rüveyda Şener, hayatın dış gör
Tükendi
Gelince Haber VerHer taraf kıpkırmızı kana boyanırken. Salyalarını akıtan canavar ağır mı ağır bir taş gibi kendini ezerken. Cümlenin soğukluğu dinleyenleri buza kesmişken. Mahkeme salonunda çıt çıkmamıştır. Hâkimin bu zamana kadar önüne gelmiş en ilginç davanın son günüdür bu. Davayı ömrü yettiğince, torunlarına varana kadar anlatacaktır hâkim. Kahvesini höpürdetirken dinleyenleri şaşırtabilecek tuhaflıkta bir hikâyeye sahip olmak, ne talihtir ama! Hâkim keyfini çıkarmaktadır bu son cümlenin. Çünkü tokmağını vurmuştur masaya: “Karar verilmiştir.”
Rüveyda Şener, hayatın dış görünüşüyle yetinmiyor, kabuğun altını gösteriyor bize. İyileşti sanılan yaraların altında nefes alan öyküler var. Doğu’dan ve Batı’dan; tanıdık ve yabancı. Gerçek ve gerçeküstü metinler bir araya gelirken konuların çeşitliliği ve özenle çalışılmış kurmaca ustalığı dikkat çekiyor. Eserin adı öykü başlıklarında yok. Kahramanlarına bir anlık inanmamızı isteyen yazar; çıt çıkmayan mahkeme salonunda, başkasının aynasına bakmaya çalışan kahramanda, çürüyen memurda, uyuyakalan ihtiyarda, kendi kafesine giren adamda aramamızı istiyor.