Ayakkabılarını giyip dış kapıya doğru ilerliyor, ben de sınıfa girip pencereye doğru gidiyorum. Arabanın kapısını açıp biniyor. Yavaş yavaş dönen tekerlerle okuldan uzaklaşıyor. Kulağımda söylediği son cümle kalıyor: “Dualarımın karşılığısın.” Bir insanın duasında yer alabilmek, yüreğine su serpebilmek büyük bir nimet. Nasip edene şükürler olsun diye dua ediyorum. Anlattıklarını hatırlıyorum. Acıyla yoğrulmuş, gözyaşıyla sulanmış, çaresizlikle büyütülmüş bir hayat. Ve o hayatın içerisinde kaybolmuş bir benlik. O benlik içerisinde oluşan bir hasret. Kitaplara, cümlelere, kelimelere duyulan özlem.
Tükendi
Gelince Haber VerAyakkabılarını giyip dış kapıya doğru ilerliyor, ben de sınıfa girip pencereye doğru gidiyorum. Arabanın kapısını açıp biniyor. Yavaş yavaş dönen tekerlerle okuldan uzaklaşıyor. Kulağımda söylediği son cümle kalıyor: “Dualarımın karşılığısın.” Bir insanın duasında yer alabilmek, yüreğine su serpebilmek büyük bir nimet. Nasip edene şükürler olsun diye dua ediyorum. Anlattıklarını hatırlıyorum. Acıyla yoğrulmuş, gözyaşıyla sulanmış, çaresizlikle büyütülmüş bir hayat. Ve o hayatın içerisinde kaybolmuş bir benlik. O benlik içerisinde oluşan bir hasret. Kitaplara, cümlelere, kelimelere duyulan özlem. Okuyamamanın vermiş olduğu yoksunluk. Gerisinde oluşan dram. Anne ve babanın girdiği vebal. Ailem dediği adam tarafından uğradığı zulüm. Canına kıyma çabası. Kendinden vazgeçiş ve evlatlarına tutunuşu. Bazı hayatlar çok acı, bazı hikayeler çok üzücü, bazı insanlar çok acımasız. Üzerimde, dinlediğim hikâyenin gerçek oluşunun vermiş olduğu bir ağırlıkla derin bir iç çekiyorum. Sandalyeme oturup başımı duvara yaslayıp gözlerimi kapatıyorum. Bir süre susuyorum, içselleştiriyorum yaşadıklarımı. Sonra bir cümle dökülüyor dudaklarımdan:
“Elif ve Evin. Yaşımız aynı ama yaşanmışlıklarımız ve hayatlarımız farklı.”