*… Tünelin içi apaydınlığa kesti. Şakırdama bir yılan kızındaydı. Gülizar’ın iki dudağının arasındaydı Rıza’nın el ayası. Gülizar iç aydınlığı sandı, tünelin çıkış ağzında gelip yetişen yük katarının tünelin karanlığını bitiren far aydınlığını. *Gülizarım...* dediğini karısı duymamıştı. Koca tren, bir saatten beri kilim dokuyan hayal tezgâhını ışığa doğru sağılıp akan raylara bulaştırmıştı. Gülizar’ın topalacık ufacık burnu yüzünün aydınlığında tükenmiş iki dudağındaki sevinç yüzüne değen buğday renginin içinde titrekleşiyor. Elini Rıza’nın yüzüne uzattı tükendi. İkisi de tükendi Sava’nın oralarda, gökyüzünün görünmeye durduğu yerde. Rıza bitti, tünel bitti, karanlık bitti. Gülizar bitti...(...)*
("Tünel* adlı öyküden Sf: 115)
<Tükendi
Gelince Haber Ver