1995
Saatler gece yarısı 3:45`i gösterdiğinde olay yerine varan savcı Reşat Demir`i, gökyüzüne doğru yükselen kapkara
dumanla karşılaşmıştı. Tek gördüğü manzara, alevlerin arasında yok olup gitmiş, küle dönmüş evdi. Olay mahalli pek
iç açıcı değildi; cesedin gözleri hâlâ açıktı, sanki hiç ölmemiş gibi canlı bakıyordu. Kimse o gece alevlerin arasında
yanarak can veren kadının çığlıklarını duymamıştı. Yardım istemişti, kurtarılmak istemişti; katili ise yanı başında
dikiliyordu. Ölmeden önce onu öylece ölüme terk eden kişiyle son kez göz göze
Tükendi
Gelince Haber Ver1995
Saatler gece yarısı 3:45`i gösterdiğinde olay yerine varan savcı Reşat Demir`i, gökyüzüne doğru yükselen kapkara
dumanla karşılaşmıştı. Tek gördüğü manzara, alevlerin arasında yok olup gitmiş, küle dönmüş evdi. Olay mahalli pek
iç açıcı değildi; cesedin gözleri hâlâ açıktı, sanki hiç ölmemiş gibi canlı bakıyordu. Kimse o gece alevlerin arasında
yanarak can veren kadının çığlıklarını duymamıştı. Yardım istemişti, kurtarılmak istemişti; katili ise yanı başında
dikiliyordu. Ölmeden önce onu öylece ölüme terk eden kişiyle son kez göz göze gelmişti.
2022
Aradan geçen yirmi yedi yılın sonunda, 1995 yılında yaşanmış olan yangın olayı bir kez daha gün yüzüne çıkmıştı.
Bu sefer davaya bakan kişi Savcı Elif Saygıner`di. Davayı yürütmek sandığı kadar kolay değildi. Siyah kapüşonlu
adam lakaplı birinden mektuplar almaya başladığında, kendisine iki seçenek sunulmuştu: ya davayı yürütmekten
vazgeçecekti ya da davaya devam ettiği süre boyunca davayla bağlantısı olabilecek herkes tek tek ölecekti. Savcı bir
karar vermek zorundaydı; davadan vazgeçip insanların hayatını mı kurtaracaktı, yoksa davayı yürütmeye devam edip
insanların hayatlarını tehlikeye mi atacaktı?