Son yılların en çok konuşulan çocuk kitaplarından biri olan, çok sevilen, çok satan ve ödüllü Akvaryumda Yaşayan Çocuk’un harika karakterleri yeniden sizinle.
Melody Bird, evlerinin yakınındaki mezarlığın köşesinde terk edilmiş, eski bir bina olduğunu keşfeder...
Karanlık ve ürkütücü olsa da buranın çekimine karşı koyamaz. Binanın içini araştırdığında, orada saklanan gizemli bir çocuk bulur. Adı Hal olan çocuk, Melody’ye kendisinin bir gizli ajan olduğunu ve binayı yakınlardaki şüpheli bir suçluyu gizlice gözet
Tükendi
Gelince Haber VerSon yılların en çok konuşulan çocuk kitaplarından biri olan, çok sevilen, çok satan ve ödüllü Akvaryumda Yaşayan Çocuk’un harika karakterleri yeniden sizinle.
Melody Bird, evlerinin yakınındaki mezarlığın köşesinde terk edilmiş, eski bir bina olduğunu keşfeder...
Karanlık ve ürkütücü olsa da buranın çekimine karşı koyamaz. Binanın içini araştırdığında, orada saklanan gizemli bir çocuk bulur. Adı Hal olan çocuk, Melody’ye kendisinin bir gizli ajan olduğunu ve binayı yakınlardaki şüpheli bir suçluyu gizlice gözetlemek için üs olarak kullandığını söyler. Hal, Melody’ye pek detay vermese de kız ona güvenmeye ve gizli görevinde yardım etmeye başlar.
Melody, Hal’ın bulduğu, mezarlığa gizlenmiş garip bilmeceleri çözmeye kararlıdır ancak arkadaşları Matthew ve Jake, Hal’ın hikâyesine kuşkuyla yaklaşır. Durumu tersine çevirip onun hakkındaki gerçeği öğrenmeye karar verirler ve büyük bir gizemi ortaya çıkarırlar...
Akvaryumda Yaşayan Çocuk’un dünyasında geçen bu sıra dışı ve gizemli roman, özünde dostluk ve güven üzerine kurulu duygu dolu bir hikâyeyle sayfaları heyecanla çevirmenizi sağlayacak.
“Çocuklara yönelik eser üreten en yaratıcı yazarlardan biri.”
The Times
***
“‘Me-merhaba?’ diye seslendim. ‘Orada kimse var mı?’ Etrafı dinledim ama cevap gelmedi. Tek duyabildiğim, dışarıdaki uzun otları hışırdatan rüzgârın sesiydi. Duyduğum ses bu olmalıydı, pencerelerin arasından üfleyen rüzgâr yer döşemelerini gıcırdatmıştı herhâlde. Frankie hırladı.
‘Orada hiçbir şey yok, Frankie. Sadece rüzgâr,’ dedim. ‘Haydi, gidelim.’
Hızlı adımlarla kapıya yürüdüm ve aradan sıkışarak geçtik. Uzun otların arasına çıkınca döndüm ve kapıyı çekip kapatmaya çalıştım. Ama yerinden oynamadı bile.
Kapının pervazının üzerindeki şeyi o zaman fark ettim. Bir adım geri çekildim. Koyu renkli ahşaba birkaç kelime kazınmıştı. Onu okurken bir ürpertinin omurgamdan ayak tabanlarıma kadar indiğini hissettim: ‘TANRIM, BİZE MERHAMET ET.’”