Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Bertrand Russell, Otorite ve Birey’de özgürlük ve otorite arasındaki kadim gerilimi ele alıyor.
Devletin, toplumun ve kurumların birey üzerindeki etkisini sorgularken, aynı zamanda bireysel yaratıcılığın ve özgür düşüncenin toplumsal ilerlemedeki vazgeçilmez rolünü vurguluyor.
Russell, otoritenin düzeni korumak için gerekli olduğunu kabul ederken, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasının yaratacağı tehlikeleri de gözler önüne seriyor.
Soğuk Savaş’ın gölgesinde kaleme alınan bu eser, gün&u
Tükendi
Gelince Haber VerYirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Bertrand Russell, Otorite ve Birey’de özgürlük ve otorite arasındaki kadim gerilimi ele alıyor.
Devletin, toplumun ve kurumların birey üzerindeki etkisini sorgularken, aynı zamanda bireysel yaratıcılığın ve özgür düşüncenin toplumsal ilerlemedeki vazgeçilmez rolünü vurguluyor.
Russell, otoritenin düzeni korumak için gerekli olduğunu kabul ederken, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasının yaratacağı tehlikeleri de gözler önüne seriyor.
Soğuk Savaş’ın gölgesinde kaleme alınan bu eser, günümüzde de geçerliliğini koruyan sorular soruyor: Özgürlüğümüzü nerede korumalı, nerede sınırlandırmalıyız? Toplumun yararı ile bireyin hakları arasında nasıl bir denge kurulabilir?
Sanayi ve teknoloji çağında merkeziyetçiliğin artan gücüne karşı uyanık olmaya çağıran bu ufuk açıcı eser, mutluluk, ilerleme ve güvenlik gibi temel kavramları radikal bir bakış açısıyla ele alıyor.
Russell’ın öngörülü analizi, otoritenin sınırlarını anlamak ve bireysel ruhu korumak isteyen herkes için bir kılavuz, çağımızın en hararetli tartışmalarına ışık tutan klasik bir eser.