Kenan Beyefendi,
Bu mektubu niçin yazdığımı anladığınız vakit hayret edeceksiniz. Maamafik, siz kadın ruhunu oldukça iyi tanıyan bir romancısınız. Bilirsiniz ki onlar, her şeye az çok tahammül ederler; fakat esrar ve muammaya asla !.. Bende bir zamandan beri tuhaf bir merak uyandı. Kenan Bey. O kadar düşünüyorum, o kadar zihin yoruyorum, bir türlü bu muammayı halledemiyorum. Nihayet, size bu mektubu yazmaya karar verdim. Beni bu kadar düşündüren ve üzen mesele...fakat küçük bir mukaddime yapmadan derdimi söylemeğe cesaret edemeyeceğim...
Tükendi
Gelince Haber Ver“Nihayet bir gün sizi gördüm. Yabancı bir erkekle beraberdiniz. Kapalı bir arabanın içinde yüzünüzü
kaim bir peçe altında saklayarak önümden geçtiniz. O vakit, gönlümün ümitsiz karanlığında titreyen
o tek yıldız da söndü Perihan Hanımefendi. Gözlerimin kurumuş menbaında kalan son gözyaşı
damlasını da sizin ölen hayaliniz için döktüm. Artık, şimdi mesudum.”
Sönmüş Yıldızlar’da, geçmişte gösterişli bir hayat yaşamış ancak zamanla hayalleri yıkılmış
insanların hikâyeleri anlatılıyor. Her bir hikâyede dönemin insan ilişkileri ve duygusal çatışmaları
ustalıkla işleniyor. Elbette hayal kırıklıklarının ve değişen duyguların muhasebesi eşliğinde…
Satırlar mektuplarla ilerlerken, her bir mektup bir duygu alışverişini, bir yüzleşmeyi ve bir
hesaplaşmayı barındırıyor. Türk Edebiyatının ulu çınarı Reşat Nuri Güntekin okuru sönmüş yıldızlara benzeyen insanların iç dünyasında uzun bir yolculuğa çıkarıyor.