“Örneğin virgül… Beklentiyi uzatır ve beklersin. Sadece beklersin. Soru işareti kafanı karıştırır ve soruların ardı arkası kesilmez. Ünlem işareti ise haklıyken haksız duruma düşürebilir insanı. En güzeli ve doğru olanı, noktadır. Bitirmek de uzatmak da senin elinde. Bitmesi gereken şeyleri uzatıp, acı çekmene izin vermez nokta. Bitirir.”
Ezra, babasının ne demek istediğini anlamıştı. Babası bu yüzleşmeyi yıllar önce yapabilseydi her şey kendi zamanında kalıp, tatlı bir anıya dönüşecekti
Ali Dede, Süheyla, Melih, Eylül, Ezra, Lefter… Yaşamda hep kendini tamamlama, ge
Tükendi
Gelince Haber VerHayatta var olan her şeyi şiire dönüştürülebilmesi için şairden simyacı olması beklenir. Dilek Özkan’ın bunun bilincinde olduğu açık. Şiirlerini yazarken sonucu merak eden bir simyacı gibi aranıyor. Duyguları, düşünceleri, davranışları, bireysel/toplumsal olgu ve olayları simgelerle anlatmaya koyuluyor, dönüştürüyor. Bu alegorik (istiare-i-temsiliyye) anlatımla, yepyeni dilsel olanaklar elde ediyor.
Dilek Özkan, bir öznenin yemek/tatlı yaparken kullandığı malzemelerin adı olan sözcüklerin gerçek anlamlarının dışına çıkarak oldukça etkileyici çağrışımsal anlamlar elde ediyor. İmgelerin kurgusu, sonuçta şiirin bütününü bir imgeye dönüştürüyor.
Yemek pişirmekten, tatlı yapmaktan yola çıkıldığı için kadın öznenin toplumsal konumuna da yeni bir açılım getiriyor Dilek Özkan. Bu, dilde de verili olanın dışına çıkmasını sağlıyor.
Kavrayıcı, ironik, gönderilerle yüklü, okunabilirliği olan şiirler. Hayatı bütün incelikleriyle duyumsayan insanın şiirleri…
Veysel ÇOLAK