Kus¸kusuz Avrupa-merkezli du¨s¸u¨ncenin belirleyici olmadıgˆı zamanlarda Mu¨slu¨manların kullandıgˆı dilde siyasi ve ku¨ltu¨rel bir kimlik ifadesi olarak Dogˆu-Batı kavramları bulunmamaktaydı. Nitekim Edward Said de haklı olarak *Dogˆu ve Batı*nın u¨retilmis¸ kategoriler oldugˆunu so¨ylemektedir. Ne var ki gu¨nu¨mu¨zde Dogˆu-Batı kavram c¸erc¸evesi yaygın bir kabul go¨rmu¨s¸ bulunuyor. Hatta mu¨phem bir tarihi^ ve cogˆrafi hatlara sahip mitolojik bu *dev kimlik*, tu¨m insanlık tarihi tecru¨besini Avrupa tarihinin belli bir zaman aralıgˆında ortaya c¸ıkan ihtiyac¸larının s¸ekillendirdigˆi kavram, yo¨ntem ve analiz birimlerinin parantezine almıs¸ bulunmaktadır.
Elinizdeki c¸alıs¸ma kendini ve muhataplarını yeniden anlama, ac¸ıklama ve
Tükendi
Gelince Haber VerKuşkusuz Avrupa-merkezli düşüncenin belirleyici olmadığı zamanlarda Müslümanların kullandığı dilde siyasi ve kültürel bir kimlik ifadesi olarak Doğu-Batı kavramları bulunmamaktaydı. Nitekim Edward Said de haklı olarak *Doğu ve Batı*nın üretilmiş kategoriler olduğunu söylemektedir. Ne var ki günümüzde Doğu-Batı kavram çerçevesi yaygın bir kabul görmüş bulunuyor. Hatta müphem bir tarihî ve coğrafi hatlara sahip mitolojik bu *dev kimlik*, tüm insanlık tarihi tecrübesini Avrupa tarihinin belli bir zaman aralığında ortaya çıkan ihtiyaçlarının şekillendirdiği kavram, yöntem ve analiz birimlerinin parantezine almış bulunmaktadır.
Elinizdeki çalışma kendini ve muhataplarını yeniden anlama, açıklama ve konumlandırma ihtiyacı duyan II. Meşrutiyet dönemi Müslümanlarının bir yol ayırımına geldiklerini ve bir istikamet beyanında bulunduklarını gösteriyor. Bu istikamet beyanının hâl-i hazırda Türk düşünce ve siyasetinin de istikametini tayin etmeye devam ediyor olması meselenin hayatiyetini sürdürdüğünü gösteriyor.